One Shot

YOU ARE (NOT) OK! (TÜRKÇE)
Please Subscribe to read the full chapter

"İlaçlarını alıyor musun?" Doktor Bang önündeki dosyaları incelerken gözlüğünün üstünden Daehyun'u süzdü.

Daehyun umursamazca başını aşağı yukarı salladı.

Doktor Bang bu kez gözlüğünü düzelterek gözlerini onun üzerine dikti. "Düzenli olarak mı?"

"Belki..." Daehyun gözlerini kaçırdı. İlaç saatlerini çoğunlukla unutuyordu.

Doktor Bang başını iki yana sallayıp önündeki deftere bir şeyler karaladı. "Bu ayki seyansı neden 1 hafta erkene çektin?"

Daehyun derin bir nefes aldı ve hararetle anlatmaya başladı. "Chijgaeg yine beni eleştirmeye başladı. Her hareketim ona batıyor!"

Yongguk anlayışla başını salladı. Daehyun yine kedisi Chijgaeg'in onunla konuştuğunu sanıyordu. Ne zaman böyle olsa seyansı erkene çekerdi. Artık Daehyun'la aralarındaki ilişki doktor-hasta'dan ziyade arkadaş gibiydi, tam 5 yıldır onunla ilgileniyordu.

"Chijgaeg'in konuşamayacağını biliyorsun... Durumun kötüye gittiğini düşünüyorum Daehyun, ilaçlarını düzene soksan iyi edersin ve ayrıca..."

Daehyun aniden onun sözünü kesti. "Belki de yeni bir doktor bulabilirim, ha? Eminim Chijgaeg bile beni 5 yıl içinde iyileştirebilirdi!"

"İyileşme süreci hastaya bağlıdır, doktora değil. Ve ayrıca... Seni gerçeklere bağlayacak birini bulman işe yarayabilir." Yongguk gülümsedi ve Daehyun bunun üzerine biraz olsun yumuşadı.

"İyi olacaksın Daehyun."

Daehyun Yongguk'un muayenehanesinden çıkıp evinin yakınlarındaki parka gitti. Mayıs havasını çok severdi. Serin ama soğuk değil; sıcak ama yakıcı değil... Yürüyüş yolunda ilerlerken derin bir nefes aldı. Iyileşmeliydi. Hasta olduğunu biliyordu ama engel olamıyordu. Orta seviye şizofreni hastasıydı ve hastalığı git gide ilerliyordu. Doktoru ile, zar zor gidip 2 günde bıraktığı sanat kulübünde tanıştığı tek arkadaşı diyebileceği Junhong sayesinde tanışmıştı. Doktor Bang, yani Yongguk, Junhong'un abisiydi. Ah, bir de komşusu Jongup vardı. Ailesinin tersine güler yüzlü bir çocuktu ve Daehyun'u hep kontrol ederdi.

Küçükken kaybettiği ailesinden kalan koca evde -malikanede- yalnızca Chijgaeg ile birlikte yaşıyordu. Para... Hastaysanız gideceği tek yer ilaçlardı. Yongguk ona eve bir hizmetçi alması konusunda çok ısrar etmişti ama Daehyun bunu kabul etmiyordu, çoğu insana güvenmezdi. 5 yıldır sürekli iyileşmeye çalışmış, fakat başaramamıştı. Kendine uğraşlar bulmuş, arkadaşlar edinmeye çalışmıştı. Ama şimdi umudunun kesildiğini hissediyordu. Belki de ömrünü kedisiyle tartışarak geçirirdi... Yada eşyalarla...

"Gerçeklere bağlayacak biri..." diye mırıldandı. "Böyle birini nerden bulabilirim ki?"

Duyduğu sesleri önemsememeye çalıştı 'Şunun saçlarına bak, kıyafeti de ayrı bi değişik.'

"Beynin sana oyun oynuyor Daehyun... Kimse öyle demedi." İlaçlarını henüz aldığı için kafası fazla karışmıyordu.

Bir çarpışmayla sendeledi. Koşan birine çarpıp onu yavaşlatmıştı ama çocuk Daehyun'un özür dilemesini beklemeden yoluna devam etti.

Daehyun yalnızca seslendi "A-afedersiniz."

Yaklaşık 3 metre uzaklıktaki çocuk durdu ve nefes nefese arkasını döndü.

Bol bir eşofman giymişti ve omzundan düşen kapşonlu sayesinde içindeki çapraz atlet gözüküyordu. Derin nefesler alıp göğüsü inip kalkarken zaten teki takılı olan beyaz kulaklığını çıkardı ve Daehyun'a doğru yürümeye başladı. O yaklaştıkça yüz hatları belli oluyordu. Fazlasıyla dolgun yanakları vardı. Terden ıslanmış siyah saçları dalgalıydı ve alnının üzerine düşüyordu.

Daehyun olduğu yere çakılmış gibi duruyordu. Kendisine yaklaşan çocuğun terden ıslanmış teni ve saçları fazla çekiciydi. Yuvarlak burnu dolgun yanaklarının ortasına konmak için yaratılmış gibiydi. Bir yandan korkuyordu, insanlara güvenmediğini söylemiştim değil mi? 'Aptal Daehyun, gidiyordu işte neden özür diledin ki?'

"Neden öyle bakıyorsun? İyi misin?"

Çocuk gözlerini genişletip telaşla elini olduğu yerde donmuş olan Daehyun'un yüzüne doğru salladı.

"...." Daehyun gözlerini kocaman açmış, karşısındaki etkileyici çocuğa bakıyordu. Sanki dünya sadece o ikisi etrafında dönüyordu.

"Heeey?" Çocuk kaşlarını kaldırıp yaptığı harekete devam etti.

Daehyun yutkundu ve etrafa bakındı. İnsanlar ona bir tuhaf bakıyordu. "E-evet iyiyim."

Kendini sakinleştirmeye çalıştı, bu çocuk ona zarar vermeyecekti. Yoo, hayır... Ya o bir seri katilse ve sırf ona çarptı diye bir sonraki kurbanı Daehyun olursa? Aklından geçen düşünceyle gözlerini genişletti ve arkasını dönüp koşmaya başladı.

"Hey! İyi olduğuna emin misin?" Daehyun, çocuğun bağırışlarını görmezden geldi ve koşmaya devam etti. Bir sonraki aşamayı biliyordu, bunları kedisine anlatacaktı.

• • • • • • • • • •

"Sana söyledim Chijgaeg, o bir seri katil ve her an beni bulabilir!" Daehyun kendine bir fincan kahve doldurdu.

"Saçmalıyorsun." dedi Chijgaeg yerde yayılırken. "Yalnızca parkta spor yapan birisi."

"Her neyse haklı çıktığımda göreceksin... Yakında ölebilirim." Daehyun gerçekten de ciddiydi. Korkuyordu.

Chijgaeg gözlerini kapattı ve "Bana süt vermezsen öleceksin." dedi. Bunun üzerine Daehyun bardağını masaya bıraktı ve buzdolabına yöneldi. "Yalnızca kendini düşünüyorsun..."

Chijgaeg'in yeşil kabını çıkarıp yere bıraktı. Çoğu zaman bencil bir kedi olsa da onu seviyordu. Sütü koymaya başladığında kapı çaldı. Daehyun korkudan şişeyi düşürmüştü. Chijgaeg hemen koşup yere dökülen sütü yalamaya başladı.

'Aptal kedi...' diye düşündü Daehyun. 'Bir de beni eleştirip duruyor.'

Derin bir nefes alıp ekrana baktı. Bu o çocuktu... "Sana söylemiştim Chijgaeg. Beni öldürmeye geldi işte."

Bu sırada megafonun açık olduğunu farketmemişti. "Hayır seni öldürmeye gelmedim, bunu düşürdün." Dolgun yanaklı çocuk gülüp ilaç kutusunu kameraya yaklaştırdı. İlacın nöroleptik bir ilaç olması, onun bu tuhaf davranışını -aniden kaçmasını- açıklıyordu. Kameraya doğru tekrar gülümsedi.

Daehyun kuşkuyla gözlerini kıstı ve neredeyse yerle sevişen kedisine baktı. Dudaklarını ısırarak kapıyı açma tuşuna bastı ve çocuğun bahçeye girmesini bekledi. O ilaçlara ihtiyacı vardı.

Kapıda açtığı küçük aralıktan başını uzattı ve çocuğun nazikçe uzattığı ilacı onun elinden adeta kaptı.

"T-teşekkürler..." Daehyun tam kapıyı kapatırken çocuk onu durdurdu.

"Beni içeri davet etmeyecek misin? Hava kararıyor ve evim uzakta... Sırf sana şu küçük kutuyu getirebilmek için buraya geldim, bana borçlusun." Gözüyle Daehyun'un elinde sıkıca kavradığı ilacı gösterdi.

"B-ben, senin bir katil olmadığını bilemem..." Daehyun genellikle dürüsttü. Bu, hastalığıyla ilgili bir özlellikti.

Çocuk sevimlice başını iki yana salladı. "Katil değilim."

Daehyun geri çekilip kapıyı ardına kadar açtı. İlk kez böyle bir şey yaşıyordu, ilk kez birine böyle güveniyordu. İsmini dahi bilmediği birine...

Salonun rahat koltuğunda oturan çocuğun önüne bir fincan kahve bırakırken "İsmini öğrenebilir miyim?" dedi Daehyun. Gerçekten insanlarla konuşma sınırını zorluyordu, buna o bile şaşırmıştı.

"Ah, kabalığım için üzgünüm. Ben Youngjae, Yoo Youngjae..."

Youngjae'nin bakışları üzerine Daehyun da konuştu. "D-Daehyun, Jung Daehyun."

Youngjae gülümsedi ve başını yere eğdi. Bunun doğru olmadığını biliyordu ama Daehyun'dan etkilenmişti. Şuan doğanın en büyük kanunlarından birini çiğniyor olmalıydı.

Daehyun çaktırmadan telefonunu kolay ulaşabileceği bir yere koydu. Az da olsa şüphesi vardı, tabii hastalık gereği... Karşısında kıyafetine kadar terden ıslanmış çocuğa baktı. Hasta olup üşütebilirdi ama eğer Daehyun şuan aklından geçen şeyi söylerse bunun kendisi olmadığını düşünecekti. Yine de söyledi.

"Üşüteceksin. Duş almak ister misin? Sana ödünç kıyafet verebilirim." Sözlerini bitirdiğinde titreyip yutkundu.

Youngjae nazikçe başını salladı "Teşekkür ederim, eğer sorun olmazsa..."

"H-hayır hiç sıkıntı değil."

Daehyun onu üst kattaki banyoya yönlendirirken Youngjae "Bu koca evde gerçekten yalnız mı yaşıyorsun?" diye sordu.

"Kedim Chijgaeg ve ben." diye düzeltti Daehyun. Aslında bu evde yaşadığı söylenemezdi 10'dan fazla odası vardı ve Daehyun yalnızca 2 tanesini kullanıyordu.

Üst kata çıktıklarında önce Youngjae'ye kullanmadığı banyolardan birini göstermeye karar verdi fakat ne halde olduklarını bilmiyordu, kim bilir kaç yıldır giren ya da temizleyen olmamıştı... Mecburen onu odasının içindeki kişisel banyoya götürdü ve odasındaki kanepenin üzerine giyecek rahat bir şeyler koydu.

"Teşekkürler." Youngjae gülümserken yere bakmıştı.

"Önemli değil. Bir şey olursa b-ben aşağıda olacağım."

Youngjae duş alırken o da döktüğü sütü temizlemeye karar verdi. Şaşırtıcı olan şuydu ki birkaç dakika öncesine kadar onu eleştirip duran kedisi şimdi konuşmuyordu. Normalde bir kez konuşmaya başlasa bu en az 1 hafta sürerdi. Daehyun derin bir nefes aldı.

"İyileşeceğim..."

• • • • • • • • • •

"Bu ilaçlar... Onları neden kullandığını sorsam fazla ileri gitmiş olur muyum?"

Youngjae gözüyle mutfak masasının üstündeki kutuları işaret etti. Saçları, kurutmadığı için kabarmış ve dalgalanmıştı; bu onu sevimli gösteriyordu.

Yaklaşık 3 saattir Daehyun ile mutfakta oturmuş, sohbet ediyorlardı. Daehyun için neredeyse bir ilk olan bu sosyalleşme belirtisi onu gerçekten iyi ve 'normal' hissettirmişti. Youngjae ile bir çok ortak yönleri vardı. Mesela ikisi de şarkı söylemeyi seviyordu.

Daehyun acıyla gülümsedi. Bundan Youngjae'ye bahsederse, ondan kaçmasından korkmuştu. Evet, ondan etkilenmişti. Hatta hoşlanmıştı da...

"Ben... Nasıl söylemem gerektiğini bilmiyorum." Aslında hastalığından birilerine bahsetmek ve içini dökmek istemiyor değildi. Karşısında dikkat kesilmiş olan Youngjae'ye baktı. "Bir hastalığım var ve iyi olmaya çalışıyorum." Youngjae hafifçe başını salladı.

"Biliyorum... Hastalığını. Kullandığın ilaçların tamamı nöroleptik ve antipsikotik."

Daehyun'un soru soran bakışları üzerine devam etti "...Bir ara eczanede çalışmıştım."

"B-benden çekinmiyor musun?" Daehyun bu kez Youngjae'yi baştan aşağı süzdü. Kendi kıyafetlerinin içinde, akşam üstü parkta olduğundan daha çekici görünüyordu.

Youngjae kararlılıkla başını salladı ve güven verici bir şekilde gülümsedi. Daehyun'un yanından o istese bile ayrılamayacağını şimdiden biliyordu. Baştan bir karar vermişti ve geri dönmemeliydi. "Hayır."

Daehyun şaşırtıcı bir şekilde bu çocuğa tamamen güvenmeye başlamıştı. Hastalık sürecini, kedisi Chijgaeg'i, kabuslarını, sabah Doktor Bang'in ona söylediklerini, hepsini ona anlattı. Bu onu gerçekten rahatlatmıştı.

Saat gece 1'e yaklaşırken Youngjae buruk bir şekilde gülümsedi. "Sanırım artık gitsem iyi olacak."

"Sana taksi çağırabilirim, yağmur yağıyor ve evin uzak..." Daehyun kullandığı cümleye kendi de gülmüştü.

Kapıdan çıkan Youngjae'ye yalnızca el salladı... Onu birdaha görmek istiyordu. Onu sürekli görmek istiyordu...

• • • • • • • • • •

 

Karanlık ve gece... Daehyun'un en sevmediği şeylerden biriydi. Hastalığının artış gösterdiği dönemlerde neredeyse her gece saçma ve anlamsız kabuslar görürdü. Yine öyle olacaktı. Sırf kabus görmemek için uyumadığı geceleri hatırladı. İlaç içmesi gerekiyordu. Belki uyumasına ve kabus görmemesine yardımcı olurdu.

Usulca komidinin çekmecesini açtı ve ilaç kutusunun içinden kırmızı bir kapsül çıkarıp suya ihtiyaç duymadan onu yuttu. Şimdi belki rahatça uyurdu...

 

• • • • • • • • • •

 

"Bu da kim şimdi?"

Daehyun, kapı ziliyle uyanmaya hiç alışkın değildi. Evine gelebilecek kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu zaten. Gözleri yarım açık bir şekilde merdivenlerden inerken biraz düşmüş olan pijama altını çekti ve zaten dağınık olan saçlarını düzeltmeyi amaçlayarak daha çok dağıttı.

Tereddüt etmeden kapıyı açtı.

"Sel~ oh... Tünaydın~"

"Ne..? Oh, ahh... NE!?"

Karşısında ona elinde kare bir paket uzatan Youngjae'yi gördüğünde ayıldı ve üstünü düzeltmeye çalıştı.

"Cheesecake! Dün sevdiğini söylemiştin..." dedi Youngjae, başını paketin arkasından uzatarak.

"Oh, Youngjae.. İçeri girip otursana ve ben de... Ben de üzerime bir şeyler giyineyim." Daehyun ensesini kaşıdı ve Youngjae'ye içeri girmesini işaret etti. Youngjae, onun bu halini fazlasıyla sevimli bulmuştu.

Daehyun seri bir şekilde üst kata çıkarken, Youngjae yarı huzursuz bir vaziyette mutfağa geçti. Yaptığı şeyden pişman olması gerekiyordu. Ama bu onun umrunda bile değildi. Daehyun'dan gerçekten hoşlanmıştı.

"Enfes görünüyor! Gerçekten teşekkür ederim." Daehyun mutfağa daldığında Youngjae sıçradı.

"Önemli değil."

"Benden çekinip bir daha asla gelmeyeceğini düşünmüştüm..." dedi Daehyun kısık bir sesle.

Youngjae gülümsedi. "Asla yalan söylemem, senden uzaklaşmayacağım."

Daehyun derin bir nefes aldı ve Youngjae'nin onun önüne bıraktığı Cheesecake diliminden bir parça ağızına attı. Belki de dünyada en sevdiği şeydi... Belki... Tabağı bittiğinde dudaklarını ısırdı.

"Komşum... Jongup... Çok büyük almışsın. Ona da götürmeliyim."

(Evet benim ficimde yemeğini hatta Cheesecakeini paylaşan bir Daehyun bulmak mümkün.)

Acele ve heyecanla büyük bir parça kesip dışarı çıktı. Anne ve babasının evde olmamasını umdu. Yine Daehyun'u küçümseyebilirlerdi. Cidden, Jongup'un ailesi saygı denen şeyden mahrumdu.

Kapıyı çaldı ve gülümsedi. Çok geçmeden kapıyı ufak tefek bir kız açtı.

"Ahh, J-Jong... Upp. E-evde mi acaba?"

Kız gülümsedi. "İçeri girip bekleyebilirsiniz ben küçük beyi hemen çağırırım."

"Yoo-hayır. Girmeme gerek yok..." Daehyun başını iki yana salladı, tek istediği cheesecakei Jongup'a vermekti.

"Hoşgeldin hyung! Içeri gelsene." Jongup kızı kenara itip kapının önüne geçti.

"Hayır te-teşekkürler. Ben sadece bunu getirmek istemiştim." Daehyun gülümsedi ve elindeki tabağı Jongup'a uzattı.

"Teşekkür ederiz hyung." Jongup da gülümsedi.

Daehyun arkasını dönüp hemen yan taraftaki evine ilerlerken Jongup'ın yüzündeki gülümseme soldu. "Daehyun hyung... Iyi değil..."

• • • • • • • • • •

"...Ve sonra ne yaptım biliyor musun? Komşunun köpeğini yanlışlıkla oraya kaçırdım. Ahh.. Onu ordan çıkarmak büyük bir eziyet olmuştu. Hey? Beni dinliyor musun?" Youngjae gözlerini kısıp Daehyun'un baktığı noktaya odaklandı. Chijgaeg?

"Daehyun?"

"Benimle konuşmuyor." dedi Daehyun transa geçmiş bir şekilde gözlerini kedisinden ayırmadan.

"Bu iyi bir şey değil mi? Zaten olması gereken bu." Youngjae huzursuz olmuştu.

Daehyun bakışlarını Youngjae'ye çevirdi. "Hayır, demek istediğim... Bir kez konuşmaya başlarsa bu en az 1 hafta sürer... Bu kez sadece 2 gün sürdü."

Youngjae gülümsedi "İyi olacaksın Daehyun."

Bunun üzerine Daehyun ferahlamış hissetti. Yere çömelip Chijgaeg'i kucağına aldı ve okşadı. Kedisini gerçekten seviyordu. Youngjae de yaklaşıp ona katıldı. Artık Daehyun'u bırakabileceğini hiç sanmıyordu.

"Oh Youngjae... Yarın Junhong ile buluşacaktım, gelmek ister misin?" Daehyun, onun arkadaş edindiğini öğrendiğinde Junhong'un sevineceğine emindi bu yüzden ona sormaya ihtiyaç duymadan Youngjae'yi çağırmıştı.

Bu ani soruyla Youngjae afalladı. Daehyun ile birlikte biryere gitmeye hazır değildi.

"Üzgünüm, yarın halletmem gereken işler var." Halletmesi gereken işler yoktu.

"Pekala. Daha sonra bir şeyler yapabiliriz..." Daehyun az da olsa üzülmüştü. Ama onun yarın gelmeyecek olması, bugün tüm günü birlikte geçirecekleri gerçeğini değiştirmezdi. Daehyun, bu düşünceyle gülümsedi ve kedisini okşayan Youngjae'nin yüzünü incelemeye başladı. Bir erkekten bu kadar etkilenmesi normal miydi? Chijgaeg'e şefkatle gülümsemesi... Arada parlayan gözlerle Daehyun'a bakması...

Youngjae, Daehyun'un onu izlediğini farkettiğinde kızardı. Bu onun daha da sevimli görünmesini sağlamıştı. Birbirleri için hissettikleri şeyler, her saniye daha da artıyordu.

• • • • • • • • • •

Tüm gün birlikte güzel vakit geçirdikten sonra -ki Daehyun gün boyunca hastalığından hiçbir belirti göstermemişti- Youngjae, evine dönmek üzere kapıya gidiyordu. Daehyun bu kez onu bırakmak istemiyordu. 5 yıldır normal bir insan gibi yaşadığı nadir günlerdendi... Ve hepsi Youngjae sayesindeydi. Belki de onu gerçeklere bağlayacak kişiyi bulmuştu. Belki o kişi Youngjae'ydi...

"Youngjae..." Daehyun konuşurken gözlerini yere kaçırdı. Sesi gerçekten çok kısıktı. Youngjae'nin bunu duyması bir mucize olurdu.

"Efendim?" Daehyun başını kaldırdı ve Youngjae'nin soru soran gözleriyle karşılaştı.

"Beni... Gerçeklere bağlayacak kişiyi buldum." Daehyun nefesini tuttu. 'Daehyun... Bu cesareti nereden buluyorsun?'

Youngjae ciddiyetle "Söyle... Kim o?" diye sordu. Daehyun gerilmişti.

Youngjae'nin onu terslemesinden, öylece bırakmasından korkuyordu. Ama yine de söyledi. "S-sen... O kişi sensin."

Youngjae geniş bir şekilde gülümsedi ve arkasında açık olan giriş kapısını kapattı. "Bunu söylemeni bekliyordum." Evet bekliyordu... Doğru olmasa da bekliyordu.

Daehyun tereddüt etmeden ona sarıldı. "Lütfen benimle burada kal."

"Kalacağım." Youngjae de kollarını Daehyun'a dolamıştı.

"Söz mü?"

"Söz... Söz veririm sana iyileşmen için yardım edeceğim."

Yapabilir miydi?

• • • • • • • • • •

Daehyun nefes nefese uyandı. Tamamen terden sırılsıklam olmuştu. Nefesini düzenlemeye çalışarak kamuflaj desenli ayısına sarıldı. Yine kabus görmüştü. Elini yatağın yanındaki komidine uzattı ve çekmeceyi açtı. Ilacını almaya çalışıyordu fakat komidinin üzerindeki birkaç kitabı ve çalar saati yere düşürdü.

"Lanet..."

Yatakta oturur pozisyona geçerken kapının tıklatıldığını duydu.

"Daehyun? İyi misin?"

Yan odada yatan Youngjae'nin uykusunun bu kadar hafif olduğunu bilmiyordu. Onu uyandırdığı için kendini suçlu hissetmişti.

"Daehyun? İçeri geliyorum."

Youngjae kapının arkasından tekrar konuştuğunda cevap vermediğini farketti. Youngjae kapıyı açıp kafasını içeri uzattığında konuştu.

"İ-iyiyim

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet